Bir kişiyi doktora götüren en önemli belirtilerden bir ağrıdır. Ağrı bedenimizde hissettiğimiz bir fiziksel deneyimdir. Ağrı bedenimizde bir şeylerin ters gittiğini belirten bir uyarıdır. Ağrının kesin olarak bedenimizdeki bir bozukluktan kaynaklandığını anlamamız için öncelikle ağrıyı yaratan dış bir fiziksel etken olmadığına kanaat getirmemiz gerekir. Dar bir ayakkabı ayaklarımızda ağrıya neden olabilir. Sıkı bir kravat boğazımızı ağrıtabilir. Sürekli oturmak sırtımızı ya da kalçalarımızı ağrıtabilir. Bu durumda baskıyı ortadan kaldırmamız gerekir. Bu etkenlerin farkında olan bir kişi ağrı kesici almayı düşünmez. Baskı olan yerdeki kan dolaşımını yeniden harekete geçirecek bir şeyler yapar.
O halde ağrı yaratan en önemli etkenlerden biri ağrıyan bölgede kan akımının azalmış olmasıdır. Dokulara yeteri kadar oksijen ve besin gitmediği zaman o bölgede ağrı başlar.
İçsel olaylar ağrı yaratan önemli etkenlerdir. Kasların fazla kasılması ağrı yaratır. Damarların daralması ağrı yaratır. Örneğin kalp krizinde ağrının nedeni kalbin bir bölgesine giden damarın tıkanması ya da daralmasıdır. Ağrının şiddeti azalan kan akımıyla paraleldir. Kasların sürekli kasılması ya doğrudan sinir uçlarının uyarılmasına neden olur ya da kasılan kaslar damarları baskı altına alarak kanlanmayı azaltır.
Ağrı bir alarmdır.
Bedenimizin bir bölgesinin tehdit altında olduğunu bize haber verir.
Bir şeyler yapmamız gerektiğini haber verir.
Oturmaktan sırtımız ağrıdıysa kalkıp hareket edip kaslarımızı açmamız gerekir.
Ya da kas gerginliğini, kasılmayı ortadan kaldırmamız gerekir.
Dokulardaki iltihaplar ya da zedelenmeler de ağrıya neden olur. Bu durumda ya iltihabı tedavi etmemiz gerekir ya da zedelenme iyileşene kadar o bölgeyi hareket ettirmememiz gerekir. Ağrıya bir neden bulamıyorsak doktora başvururuz.
Doktor muayene eder, tetkikler yapar ve ağrının bir nedeninin bulmaya çalışır. Bir neden bulduysa ağrıyı değil de bu nedeni ortadan kaldıracak bir tedavi verir. İltihap varsa iltihabı kurutacak ilaçlar verir. Zedelenme varsa o zedelenmenin çabuk iyileşmesine yardımcı olacak bir tedavi önerir. Eğer teşhis ve tedavi doğruysa ağrı ortadan kalkar.
Ama çoğu zaman ağrıya neden olacak belirgin bir neden yoktur. Bu durumda ya romatizma teşhisi konur ya da fibromyalji. Bunlar semptomatik teşhislerdir. Yani kişinin ağrısını tarifine göre konan teşhislerdir. Bir hastalık teşhisi konunca sanki neden bulunmuş gibi izlenim yaratır. Bu durumda ağrı kesici verilmesini eleştirmeyiz. Günümüzde en çok kullanılan ilaçların başında ağrı kesiciler gelir. Ağrı kesicilerin çoğu doğrudan beynin ağrıyı ileten sinir sistemlerindeki iletiyi bozmayı hedefler. Yani beynin ağrıyı algılamasını keserler. Basitçe beyni ağrıya karşı uyuştururlar. Ağrıyı yaratan bir mekanizmayı hedef almazlar. Çünkü ortada belirgin bir sebep yoktur. Beynin ağrıyı algılayan bölgeleri devre dışı kaldığı zaman ağrıyı yaratan neden ortadan kalkmış olmaz. Olay sürüyordur, ama alarm kapatılmış demektir.
Ağrımız olduğu zaman ağrı kesici bir ilaç almak alışkanlığımız olmuştur. Hiçbir nedeni olmayan ağrı neden ortadan kaldırılır ki? Hiçbir neden olmadan ağrı olur mu? Diyelim ki ağrının nedendi kas gerginliği. Siz kas gerginliğini ortadan kaldırmadan ağrıyı keserseniz gergin kaslarınızı zorlamış olursunuz. Ama kas gerginliği için kas gevşetici bir ilaç almak meseleyi çözer mi? Hayır. Çoğumuz aslında sebepsiz ağrıların stresten kaynaklandığını biliriz. Stres niye ağrı yaratır?
En önemli nedeni kas gerginliğidir. Stres tehdit algısı demektir. Kişinin bilinçaltında yerleşik inanç ve programlar değişik koşulları tehdit olarak algılar. Tehdit karşısında tetikte olmak gerekir. Tetikte olmak için bedeni kasarız. Her an kaçmaya hazır olmak ya da savaşmak halidir bu. Sürekli tetikte olma hali kaslardaki gerginliği alışkanlık haline getirir. Belli bölgelerdeki kasların gerilmesi otomatiğe bağlanır. Gerilen kaslar ağrı yaratır. Aslında bedenimizde bir çatışma var demektir. Stersi ortadan kaldırmadan ağrıyı ortadan kaldıramayız. Ya stresi yaratan koşulları düzeltmemiz gerekir. Ya da bedenimizin gereksiz tepkisini ortadan kaldırmamız gerekir. Eğer o an için düzeltilecek dışsal bir olay yoksa içimize odaklanmamız gerekir. O anda odaklanacağımız tek bir şey vardır. Ağrının kendisi. Ağrıyı yok etmek yerine hissetmeye devam ederiz. Tamamen ağrıya odaklanırız. Tüm zihnimizi ağrıya veririz. En yoğun hissedilen kısmına odaklanırız. Bunun sadece bir his oluğunu biliriz. Bir tehdit algısı karşısında yaratılan bir his. Ağrıyı hissetmek bilinçaltını küçük bir çocuk gibi teskin etmektir. Ağrıyı hissetmeye devam ettikçe bilinçaltı korkulacak bir şey olmadığını anlamaya başlar ve gerginliği ortadan kaldırır.
Sürekli ağrıya odaklandıkça, ağrıyı hissetmeye çalıştıkça ağrının şiddeti, vasfı ve yeri değişir. Batıcı ve sıkıştırıcı bir ağrı, yumuşamaya ve zonklamaya başlar. Alanı genişlemeye başlar. Bu durumda ağrının en şiddetli hissedildiği yer de değişmiş olabilir. O zaman tekrar en şiddetli hissedilen bölgeyi bulup o bölgeye odaklanın. Ağrının merkezi yer değiştirdikçe, arayın, bulun ve odaklanın. BU anlattığım çalışma bir meditasyon şeklidir. Zihin aynı anda iki iş yapamaz. Bir hisse odaklanmışken, aynı anda düşünemezsiniz. Eğer düşünüyorsanız, ağrıya odaklanmanız dağılmış demektir. Ağrıyı hissederken, sadece hissedin. Eleştirmeden, yargılamadan, bir sebep aramadan. Bir şekilde odağınız dağılmış ve yine kendinizi şeyler düşünürken bulursanız, ağrınıza tekrar dönün.
Zihin bir hisse odaklandığı zaman eleştiremez, düşünemez. Bu hal aynı zamanda hipnotik bir zihinsel durumdur. Kişi eğer ağrıyı dağıtma niyetinde samimiyse, bu hipnotik durum üzerine bir telkinde eklenmiş olacaktır. Eğer ağrı dağılmaya başlamışsa bilinçaltı bu telkini kabul ediyor ve gereksiz tehdit algısını dağıtıyor demektir. Dağılmıyorsa, şöyle bir zihninizi tarayın ve en son kime öfkelendiğinizi hatırlama çalışın. Bu kişiyi bulunca onu affetmek amacıyla tekrar ağrınıza odaklanın.
Zihinsel düzeyde yapılacak çalışmalarla her türlü kronik ağrıdan kurtulmak mümkündür.
Op Dr Bülent Uran
bulent_uran@yahoo.com
- Gönderiyi Paylaş